11 Aralık 2015 Cuma

İstanbul

Buraya en son 1 sene önce uğramışım. Vay be zaman ne kadar da çabuk geçiyor.

En son yazımda Giresun'dan bahsetmişim. Arkamda bıraktım Giresun'u. Artık Giresun'da okumuyorum. İstanbul'a ailemin yaşadığı şehre, evimden 10 dakika uzaklıkta bir üniversitedeyim şimdi.

Bana göre Giresun Üniversitesinden çok daha iyi bir okul ama nedense Giresun'da sahip olduğum gibi bir arkadaş çevresi yapamadım. Bunun sebebi sanırım aralarına benim sonradan gelmem. Hemen hemen herkes geçen seneden arkadaş olduğu için ben yabancı kaldım.

İstanbul'a gelmek benim için Giresun'da kalmaktan çok daha iyi oldu. Giresun'u her ne kadar sevsem de ben tam İstanbul kızıyım. Ortaköy'de kumpir yiyeyim, üstüne bir de waffle gömeyim, Beşiktaş Çarşı'da kahve içeyim, Taksim'de pasajlara girip alışveriş yapayım, Fransız Sokağında biramı içeyim.... Bunlar geçen sene vazgeçtiğim şeylerden bazılarıydı.

Olay sadece bunlar da değil tabi. Çocukluk arkadaşlarım - ki kendileri 15 senedir falan en yakın arkadaşlarım da olur- onlardan uzak kalmak çok zordu. Bunu anladım. Her derdim de, sevincim de üzüntüm de; benden çok sevinen ve üzülen başka kim vardı ki?

Umarım 2016'ya girerken hayallerimi yaşamak istediğim bu şehirin her köşesinde güzel hatıralarım olur..

13 Aralık 2014 Cumartesi

Giresun

Fark ettim ki uzun zamandır buraya uğramıyorum. Malum yeni üniversite, yeni şehir, yeni arkadaşlık, belki de yeni bir aşk derken zaman nasıl geçmiş farkına bile varmadım.

Öncelikle size okulumdan bahsedeyim. Öyle kampüs havası falan yok. Kampüs başka bir ilçe de. Benim okuduğum hazırlık binası önceden mobilya mağazası olarak kullanılıyormuş. Sonradan okul olmuş ama bize dershane gibi geliyor. Sınıflarımız çok küçük ama bu samimi bir ortam yaratıyor. Hemde merkezde çarşının içinde olunca okulumuz her şey elimizin altında. Demeyin keyfimize...

Arkadaşlarımla o kadar iyi anlaşıyoruz ki anlatamam. Hani sanki hepimizi seçip bir araya koymuşlar. Aman tahtalara vurun. Kafalarımız çok güzel uyuşuyor. Bir şey yapmasak bile saatlerce kantinde oturup sıkılmadan vakit geçirebiliyoruz. Ben hepsini tanıdığım için çok mutluyum. Şuan İstanbuldayım ama arkadaşlarımı çok özledim ya resmen tatilim bitsin diye gün sayar oldum.

Şuan hazırlık sınıfındayım. Daha önce hazırlık okuyanlar derdi ki çok zor her şey İngilizce bir şey anlamıyoruz. Gözümü korkuttular benim ama geldim gördüm yaşadım. Dedim ki bunun nesi zor arkadaş nesini anlamıyorsun? Bana göre aşırı kolay. Çevirmen olacak birine bence de kolay gelmeli ama bu kadar da kolay olmamalı. Büyük konuşmayayım ama bu kadar kolaysa gözüm kapalı geçerim ben hazırlığı.

Gelelim Giresun'a. İlk başta hiç istemediğim bir şehirdi Giresun benim. Tanıdıklarım var dedim, küçük şehir dedim istemedim. Ama şimdi resmen aşı oldum yeşille, mavinin birleştiği bu şehre! Tamam belki yapacak sınırlı şeyleri var ama eğlenmesini bilene çok güzel. Tam öğrenci şehri bence özellikle merkezi.

Bir caddemiz var meşhur Gazi Caddesi. Giresun'un İstiklal'i. Aşağı yukarı bir sürü mağaza var. İllaki beğendiğin bir şey oluyor. İstanbul'da alıştığım mağazalar olmada bile çok uyguna çok güzel kıyafetler bulabiliyorum ben.

Öte yandan insanları biraz kaba. Esnafıyla hiç pazarlık yapılmıyor zaten. Yol vermezler, yer vermezler.

Cafelerinin manzaraları harika. Ya deniz manzaralı ya da Giresun manzaralı. Özellikle Kalede ki cafeler. Bütün Giresun ayağının altında, Bir tarafta yemyeşil dağları, yaylaları bir tarafta masmavi Karadeniz.

Eğer yolunuz düşer de Giresun'a giderseniz mutlaka Kale'de bir çay için.

Gedik Kaya'ya gidin ve Giresun'un güzelliğini kendi gözlerinizle görün.



17 Temmuz 2014 Perşembe

Dramione



Şu sıralar eskisi gibi Dramione (Draco Malfoy, Hermione Granger) hikayelerine takmış bulunuyorum. Zamanında site site dolaşır bir yerlerden bulup mutlaka okumadan geçmezdim. Hatta öyle bir gaza gelmiştim ki bende yazmaya başlamıştım.

Youtube'a tekrar izle de Dramione videosu bulduğuma tekrar izledim ve o beni etkisi altına alan büyü geri geldi. Zaten Harry Potter seven biri olarak Dramione benim için Harry Potter serisinin Romeo ve Juliet'i gibi.  Çünkü yasak elma her zaman çekicidir değil mi?

Her neyse sonra bir baktım eskisi gibi Dramione bulup okumaya başladım. Videolarını izlemeye, eski Dramione sevdamı devam ettirmeye başladım. Yarım kalmış Dramione hikayeme ilgi de gelince yeni bölümleri yazmak o kadar da zor olmadı.

Gerçi benim Dramione sevdam Tom Felton'dan kaynaklanıyor sanırım. Onun dışında başka kimseyi Draco Malfoy olarak düşünemiyorum. Kötü adam rollerini bu kadar güzel yapmamalı ya. Birde olaya Draco açısından bakarsak o seçme şansı olmayan çocuktu.

Babası ne derse yapmalıydı. Bulanıkları aşağılamalı, kendinden düşük seviyedeki insanları ezmeli ve sadece ailesiyle aynı ideolojiye sahip ailelerin çocuklarıyla arkadaşlık yapmalıydı. Draco'nun kötü olmasına şaşmamalı. Ama Draco Malfoy gerçekte nasıl biriydi?

Bunlar beni Dramione okumaya itmişti. Eğer fırsat bulunursanız sizde okumalı ve Harry Potter büyüsü altına tekrar girmelisiniz.

3 Temmuz 2014 Perşembe

Kitap Takası

Bu aralar yeni hobim kitap takası yapmak. Böyle artık okumadığım ya da beklediğim etkiyi vermeyen kitapları takasa koyuyorum ve istediğim kitaplarla değiştiriyorum. Hem daha ekonomik oluyor hem de kısa süre içinde geliyor kitaplarım.

Şuana kadar üç takas yaptım ve üçünden de memnun kaldım. Üstelik yeni insanlarla tanıştım. Kitapların hepsi orijinal ve iyi durumda olması da artısı.

Kitap evlerinde arayıp da bulamadığım kitapların çoğunu buldum vallahi. En kısa zamanda yeni takaslar yapmayı planlıyorum. Sizinde varsa böyle kitaplarınız WWW.ukitap.com'a üye olarak takas yapabilirsiniz.

19 Haziran 2014 Perşembe

Baby Lips

Baby Lips dudak balmını Türkiye'ye getiren Watsons Kozmetik kesinlikle cennetlik. Tumblr, We Heart İt gibi sitelerde görüp de uzaktan uzaktan bakma devri bitti artık. Watsons bu güzel balmları ayağımıza getirdi.



Zamanında her çeşit, her marka dudak balmını denemiş biri olarak Baby Lips'i kesinlikle tavsiye ederim. Diğer balmlarda aldığım o rahatsız edici tadı almamam Baby Lips hanesine artı puan veriyor.  Diğer balmların aksine fazla yağlı da değil.

Lise yıllarında hemen hemen her okulda olduğu gibi bizim okulumuzda da makyaj yapmak yasaktı. Kış aylarında özellikle ''Hocam dudağım çatlıyor yiaa, balm sürmezsem dudağım kanıyor hocam'' taktiğiyle renkli balmları sürerdik bizde. Rujdan farkı kalmazdı.

Ah keşke o zamanlar tanışsaymışım Baby Lips ile. Hem renkleri de o kadar abartı değil doğal duruyor. Renksiz balmları ise ambalajlarından dolayı beni kendine çekti. Mentollü olmaları da cabası. Ah birde fiyatları da çok uygun üstelik.

Haydi kızlar hemen en yakın Watsons mağazasına gidip bir Baby Lips alın ve deneyin. ;)


18 Haziran 2014 Çarşamba

Wattpad

Bu siteyi duymayan kalmamıştır sanırım. Her türlü hikayeyi bulabileceğiniz harika bir site.

Çok yaratıcı hikayeler var. Herkesin kendini farklı şekillerde, farklı hayal gücüyle ifade edebileceği bir site. Mobil uygulaması olması da okumayı kolaylaştırıyor. Hikayelere yeni bölüm eklenince bildirim bile geliyor. Eğer yanınızda kitap yoksa mobil uygulamadan rahatlıkla yeni şeyler okuyabileceğiniz bir site.

Eğer girerseniz benim yazdığım Lucifer ve İntikam Meleği'ni okumayı ve yorum bırakmayı unutmayın. :D

Birde Harry Potter Fan Fiction ı olan Çünkü Seni Seviyorum adlı hikayeme de bakabilirsiniz. :D

13 Haziran 2014 Cuma

İnsanlıktan Nasibini Alamamış Mahlukatlar

Bu gün gördüğüm bir resim üzerine aşırı sinirlenmiş bulunmaktayım. Hayvanları alıp sokağa atan, döven, hatta onlara tecavüz eden insan demeye utandığım mahluklara aşırı sinirliyim. Şimdi yaz geldi karneler alındı. Çocuklarına karne hediyesi olarak kedi ve köpek alacak olanlar, yazlıklarına giderken köpek alıp yaz sonunda terk edecekler. Bu gereksizlere cidden çok sinirliyim. Bir anlık hevesle bir hayvan alıp hevesleri geçince bırakıyorlar.

Bir kere o aldığınız hayvanın ailesi oluyorsunuz. Nasıl kendi çocuklarını sokağa atamayacaksa onları da atmamalılar. Onlarda canlı. Seviniyor, üzülüyor, hasta oluyorlar.  Hisleri var. Sizden başka kimsesi olmuyor o zavallıların.

Bunun getirdiği maddi ve manevi yükü kaldırmalılar. İyice düşünmeliler hayvan alırken. En az 13 yıl onlara bakmalılar. Bir hayvana bir kere sevgi göster, bir kere yemek ver ölene kadar sever, korur seni o. İnsanların yapamadığı bir şey bu.

Demem o ki çevrenizde böyle insanlar varsa lütfen uyarın. Sokakta gördüğün hayvanlar için bir kap su bir kap yemek bırakın. Elinizden geldiğince yardım edin o sessiz canlılara.

Bizzat şahit olduğum bir olayı anlatayım size. Geçen sene tatildeyken sokakta küçük bir köpek vardı. Sokaktan çıkmazdı. Yazlıkçılar yemek veriyordu ona. İçlerinden birine daha çok bağlıydı ama. Sonra o yazlıkçılar giderken o ufaklığı da aldılar. Buradan Almaya'ya gitti o köpek. Kadını o kadar sahiplendi ki gideceğini anlayınca hasta oldu üzüntüden. Kadın da kıyamadı evine götürdü. İşte bu insanlıktır.